LEYLA’YI YAŞATALIM
Türkiye’de artan baskı rejimi başta Kürtler olmak üzere toplumun tüm kesimlerini hedef almaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tarafından uygulamaya konulan diktatörlük rejimi altında son üç yılda binlerce insan Erdoğan gibi düşünmediği için ya tutuklandı ya da devletin polis ve askeri tarafından öldürüldü. Sosyal medya yoluyla fikir açıklamak bile tutuklanma gerekçesi oldu. Gözaltında işkence görmek rutin hale geldi. Yaklaşık 150 bin kişi Olağanüstü Hal kararnameleri ile işlerinden atıldı, işsiz kaldı. İnsanların bu kararlara mahkeme yoluyla itiraz etme hakkı da ellerinden alındı. Binlerce insan siyasi baskı nedeniyle Türkiye’yi terk ederek Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldı.
Tüm baskılara ve toplumun susturulmaya çalışılmasına rağmen başta kadınlar olmak üzere ezilenler direnmeye devam ediyor.
8 Mart günün on binlerce kadın sokaklara, “yaşam hakkı” için erkek şiddetine karşı sokaklara çıktı. Diktatör Erdoğan’ın “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” dediği Türkiye’de her gün 4 kadın erkekler tarafından öldürülmekte.
Erdoğan diktatörlüğüne direnen bir başka kadın da Leyla Güven.
Leyla Güven, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 24 Haziran 2018 tarihinde seçilen 67 milletvekilinden biri. Hapishanedeyken aday gösterildi ve yüzde 90 oranında oy oranıyla milletvekili oldu.
HDP, Türkiye’nin en temel sorunu olan Kürt sorununun şiddetsiz, demokratik ve barışçıl yollarca çözümü için mücadele eden bir parti. Eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile eski milletvekilleri iki yıldır hapishanede tutuluyor. Aralarında belediye eşbaşkanları ile parti üye ve yöneticilerinin olduğu 3 bini aşkın kişi de Erdoğan rejimi tarafından tutuklandı.
Leyla Güven de 31 Ocak 2018 tarihinde tutuklandı. Cezaevinde dışarısıyla iletişimi sınırlandırılan ve milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen Güven 4 Kasım 2018 tarihinde sesini dünyaya duyurabilmek için süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı.
Leyla Güven Türkiye’de diktatoryal bir rejimin yüz bini aşkın siyasetçi, aktivist, gazeteci vb.nin tutuklanarak cezaevlerinde tecrit edilmesiyle ve Kürt halkının en ufak demokratik taleplerinin baskılanması ile inşa edildiğine dikkat çekiyor. Bu baskı ortamının kırılabilmesinin ve demokratik alanın yeniden açılabilmesinin yolunun ise Kürt sorununun barışçıl bir çözüme kavuşturulmasından geçtiğine inanıyor.
Güven Türkiye’de Kürt sorununda barışçıl bir çözüm yolunun açılmasının 2015’den bu yana avukatları ve ailesi ile görüştürülmeyen Kürt halk önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kalkması ile mümkün olacağını söylüyor. Leyla Güven’in talebi zaten uluslararası birçok metinde işkence olarak tanınan tecridin sonlandırılması. Leyla Güven Türkiye’nin taraf olduğu bu uluslararası metinleri ve kendi anayasasını uygulayarak Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırmasını talep ediyor.
Öcalan’dan başlayarak tüm siyasi tutsaklar üzerinde uygulanan bu tecrit sisteminin kırılması bugün Türkiye’de demokrasi ve barışın yolunun açılmasının en önemli koşulu.
Türkiye’de demokrasinin gelişiminin ve bunun için de Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümünün tüm Ortadoğu’yu ve hatta Avrupa’yı ilgilendiren boyutları var. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği müddetçe Suriye’de sürekli yeni cihatçı gruplar ve dolayısıyla yeni göç dalgaları üreten iç savaşın bir çözüme kavuşmasının da mümkün olmadığını son yıllarda gördük. Leyla Güven sadece Türkiye’de değil, tüm bir Ortadoğu’da halkların kendi topraklarında eşit, barışçıl ve özgür bir şekilde yaşayabilmesi için mücadele ediyor. IŞİD’in yenildiği bu günlerde bu barışın sağlanması daha fazla yıkım üretilmemesi açısından en önemli mesele.
Leyla Güven ve cezaevlerinde binlerce tutsak siyasi baskılara ve tecride karşı direniyor ve bizleri de bu barış ve demokrasi mücadelesine destek vermeye çağırıyor. Erdoğan ve AKP rejimi ise Leyla Güven’in başlattığı ve Türkiye, Kürdistan ve Avrupa kentlerinde binlerce kişinin katıldığı açlık grevlerini görmezden gelmeye devam ediyor.
Leyla Güven’in yanı sıra Fransa’nın Strasburg kentinde 17 Aralık’tan bu yana aralarında gazeteci ve siyasetçilerin de olduğu 14 kişi açlık grevinde.
Cezaevlerindeki açlık grevi ise 16 Aralık’ta 30 kişi ile başladı. Bugün ise 10 bine yakın kişi 1 Mart’tan itibaren süresiz açlık grevinde. Aralarında eski parlamenterlerde bulunuyor.
HDP milletvekilleri de Diyarbakır’daki il binasında 3 Mart’ta açlık grevine başladı.
Diktatörlük koşullarında insanlar bedenleriyle Erdoğan rejimine karşı direniyor.
Tek talepleri var: Tecride son verilsin, Öcalan avukatlarıyla görüştürülsün ve barışa bir şans tanınsın!
Bizler, Leyla Güven’in ve diğer açlık grevcilerinin talebini en demokratik talep olarak görüyor ve sahipleniyoruz. Kendimizi Kürt halkının ve Türkiyeli demokratların demokrasi, insan hakları, adalet ve barış için yürüttükleri bu mücadeleye katkı vermekle yükümlü görüyoruz.
Bizler Belçika’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlılar ile Belçikalı antifaşist birey ve örgütler olarak bir araya geldik ve “Leyla’yı Yaşat Platformu”nu kurduk.
Leyla Güven ve diğer açlık grevcilerinin taleplerini destekliyor ve yaşama haklarını savunuyoruz. Belçika ve Avrupa kurumlarını Leyla Güven’in sesini duymaya ve Türkiye Hükümetine karşı açlık grevcilerinin yaşamalarını garantilemek üzere acil adım atmaya çağırıyoruz. Belçika kamuoyunu bu demokrasi ve barış mücadelesiyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz.